Dışişleri Bakanı Hakan Fidan: Nükleer Savaş Riski Gerçek ve Ciddi Bir Tehdit
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, nükleer savaş ihtimali ve dünya genelindeki artan çatışmalarla ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Fidan, nükleer savaş riskinin artık şaka olmadığını vurgulayarak, uluslararası gerilimlerin kritik bir döneme girdiğine dikkat çekti. ABD seçimleri, Ukrayna ve Gazze'deki savaşlar, Kuzey Kore’nin tutumu ve Türkiye'nin Suriye politikası gibi konulara da değinen Bakan, çok yönlü bir değerlendirme yaptı.
"Nükleer Tehdit Şaka Değil"
Fidan, gazetecilerle bir araya geldiği toplantıda, Ukrayna’da devam eden savaşın ve Gazze’deki çatışmaların küresel fay hatlarını daha da derinleştirdiğini belirtti. Bakan, bu durumun ülkeler arasındaki kutuplaşmayı artırdığını ve yeni gerilimler yarattığını ifade etti. Kuzey Kore'nin savaşa dahil olma kararı ve ABD ile Avrupa'nın Ukrayna’ya gönderdiği silahların, tarafların çatışmaya doğrudan müdahil olduğunu gösterdiğini söyledi.
Fidan, küresel gerilimin sıcak bir çatışmaya dönüşmemesi gerektiğine dikkat çekerek, "Her iki taraf da elini yükseltiyor. Ancak bu riskin ciddiyeti, alınacak önlemlerle azaltılabilir. Şu anda ekonomik, siyasi ve sıcak savaşın bir arada olduğu bir mücadeleyle karşı karşıyayız. Bu, kelimenin geniş anlamıyla bir küresel savaş olarak nitelendirilebilir" dedi.
"Nükleer Silah Kullanımı İhtimali Artıyor"
Nükleer silah tehdidiyle ilgili olarak Fidan, bu konunun uluslararası arenada açıkça konuşulmaya başladığını belirtti ve şunları ekledi:
"Bir ülke, kendisine yönelik saldırıların kabul edilebilir sınırları aştığını düşündüğünde, elindeki araçlarla sonuç alamıyorsa daha üst düzey araçlara başvuracağını söylüyor. Bu durum bir şaka değil. Ancak karşı taraf da 'Nükleer silahlarınız var diye istediğiniz yeri işgal etmenize izin vermeyiz' diyerek karşılık veriyor. Bu çıkmaz, nükleer riskin ciddiyetini artırıyor."
ABD ve Trump’ın Yükselişi
ABD’deki seçimlere dair görüşlerini paylaşan Fidan, Donald Trump’ın ikinci dönemde daha güçlü bir pozisyonda olduğunu ve Kongre’nin her iki kanadında da üstünlük sağladığını belirtti. Bu durumun dünya genelinde politik dengeleri etkileyeceğini dile getirdi.
"Trump’ın böyle bir üstünlüğü kazanması her lidere nasip olmaz. Demokratlar ise seçim baskısı olmadan, Ukrayna ve İsrail gibi konularda somut adımlar atıyor" diye konuştu.
Erdoğan ile Esad Görüşmesi Gündemde mi?
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın olası görüşmesi hakkında konuşan Fidan, bu konuda Suriye tarafının şu an için yapıcı bir tutum sergilemediğini ifade etti. Şam rejiminin iç muhalefetle bile görüşme noktasında açık olmadığını söyleyen Bakan, Türkiye’nin güvenlik endişelerini şöyle dile getirdi:
"Şam rejimi, 'Sen benim sınırlarımdan çekil, ben terörle mücadele ederim' diyerek güven oluşturamaz. Türkiye’nin oradaki varlığı, mülteci akını ve istikrarsızlığı engelleyen önemli bir unsurdur. Şam rejiminin mevcut tutumu, daha fazla mülteci ve daha fazla istikrarsızlık anlamına geliyor."
Astana Süreci’nin Önemi
Türkiye’nin Suriye’de barışı sağlamak için Astana Süreci kapsamında oynadığı role dikkat çeken Fidan, burada sağlanan ateşkesin önemli bir kazanım olduğunu belirtti. Bakan, "Bu süreci daha yapısal ve hedef odaklı bir mekanizmaya dönüştürmek için çalışıyoruz. Ancak bize sunulan tekliflerin daha iyi bir alternatifi olması gerekiyor. Şu anki şartlarda önerilen çözümler kabul edilemez" dedi.
Uluslararası Toplumdan Daha Fazla Sorumluluk Bekleniyor
Fidan, nükleer savaş riskinin ve çatışmaların önlenmesi için uluslararası toplumun daha fazla sorumluluk alması gerektiğini ifade etti. Küresel sistemin büyük bir sınavdan geçtiğini belirten Bakan, çözümün diyalog ve ortak adımlardan geçtiğini vurguladı.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın açıklamaları, Türkiye’nin uluslararası krizlere dair pozisyonunu net bir şekilde ortaya koyuyor. Fidan’ın özellikle nükleer savaş riski ve bölgesel çatışmalarla ilgili uyarıları, hem ulusal hem de uluslararası arenada geniş yankı uyandırabilecek nitelikte. Suriye’deki durum ve ABD’nin dış politikası gibi konularda Türkiye’nin denge politikası sürdürmeye devam edeceği görülüyor.